Mars'ta günbatımını izlemek isterdim. Uykusuz gözlerle masmavi karanlığa dalıp kaybolmak gibisi olmazdı herhalde. Bazen küçük küçük yıldızları avuçlarıma toplamak sonra da onlardan Güneş'imi yaratmak isterdim. Güneş'im hiç solmasın, sönmesin diye her gün damarlarımdaki ışığı ona aktarmak isterdim. Güneş'imle etrafımdaki ay'dan adamlara ışığımı yansıtmalarını isterdim. Belki de benden daha büyükçe bir yıldıza özenir daha daileriye giderdim. Daha yükseğe, en yükseğe ulaşmak isterdim. Ellerimde yıldızlar, aklımda derin duygularla karanlıklara doğru yol almak ne de güzel olurdu. Her karanlıkta yeni, yepyeni ay'dan adamlara yol göstermek, ışığımı paylaşmak isterdim. Ama bu evren sonsuz denen, aklımın almayacağı kadar, çok büyük. Açıkçası korkuyorum, ama umutluyum. Çünkü bu hayalimde benim gibi büyük güneşlere özenen bir sürü yıldızlar topluluğu var. Denize atılan deniz yıldızı misali değiştirebileceğimiz bir hayat olacak mutlaka...
Aslında bunları yapmak sadece bir rüya değil, gerçeği anlatma biçimi sadece. türkiye'de yanlış düşünen bir sürü kafa var. Burdaki ay'dan adamlar onlar işte. Doğru, düzgün düşünceler de yanlış bilinen şeyler. Örneğin Türkiye'de siyaset hakkında düşünme yetisini tam olarak yitirmiş, ezbere konuşan insanlar var. Suç onlarda değil bence.Suç onlara yol gösterecek yıldızlar topluluğunun onlara yakın olmayışında.. Veya onların devekuşu misali gerçeği görmeme çabası da olabilir. Farklı siyasi düşüncelere, dini inançlara saygı duymak küçük bir yıldız olmaya yeter de artar bile. Bir gün gelecek, damarlarımızdaki ışık, gözlerimizdeki fer sönecek. Ancak geride bıraktığımız yıldızlar bizim ışığımızı birbirlerine birer aynaymışçasına yansıtmaya devam edecek. Önemli olan damarların temelindeki kalbi doğru bilgilerle ateşe vermek..
(27 Aralık 2010 - 01:28)
Türkiyedeki bir takım insanlar siyaset hakkında düşünme yetisini kaybetmiş değil,zaten doğuştan düşünme yetisine sahip olmayan insanlar , örümcek kafalı,bağnaz ve doğruya doğru diyemeyecek kadar zavallı.... Türkiye şu an bu durumdaysa suçlu tek kelimeyle onlar da diyemiyorum açıkçası çünkü bunun bir evveli var, çocuğa ufaktan verilir özgür düşünme özgüveni. O çocuk öyle yetişmeli ve büyümeli ki milletinin iyiliği için olanı aklıselim bir şekilde ifade edebilsin; ne yazık ki benim güzeller güzeli yurdumun büyük bir kesiminde böyle değil. İnsanlar güzel icraatlara değil boş laflara kanar olmuşlar ve öyle güzel uyutulmuşlar ki onları birazcık olsun dürtüp uyandırmak isteyenlere,uyku sersemliğiyle kan püskürüyorlar.Bende net bir şekilde görüyorumki bu kötü gidişe dur diyebilcek güçte insanlar var etrafımda,hala bişeylerin farkında olan... Ayrıca yanlış düşünen insanlar saçma bir tabir bence; yanlış düşünen insan yanlış düşünenin kim olduğunu anlayamadığı için yanlış düşünüodur zaten,kendi doğrularının dünyasında başkalarının yanlış düşüncelerini eleştirmek abes....
YanıtlaSil''Denize atılan deniz yıldızı misali değiştirebileceğimiz bir hayat olacak mutlaka...''
YanıtlaSilinsanı deniz yıldızını geri denize atma isteği nedir acaba.yoksa bir hayat sahibi mi olmak ister.üstünde hakimiyet kurabileceği bir hayat.deniz yıldızını denize atar ve ona derki artık hayatının sahibi benim ve bu yüzden bana itaat edeceksin.işte bu yüzden insan denize fırlatır yıldızını.benliğini görmezden gelenler hep başkasının başbelası olmuştur.kendine dayanamayan insan sitem eder diğer insanlara.ve kendini yeterli görmeyen ve korunmak isteyen insan atar yıldızı denize.ama zaman gelirki o kurtadığı deniz yıldızı gelip kurtaranına; neden beni kuratardın diye hesap sorarsa o zaman çıkar foyası insanın ve der ki yıldıza artık sen benim yıldızım değilsin azad ettim seni!!!deniz yıldızının denize atıldığı gün aslında öldüğü gündü.size şunu söylüyorum benliğinize dönün.birilerinin hayatını sırtınıza alıp yüklenmeden önce iyi düşünün.ve bilin ki sonunda her zaman o yükün altında kalırsınız.
''Farklı siyasi düşüncelere, dini inançlara saygı duymak küçük bir yıldız olmaya yeter de artar bile.''
herkes için doğru biri için yanlış olabilir ya da tam tersi.olgulara şöyle yaklaşanlar:kimin için doğru kimin için yanlış, işte bu her şey toplum için diye vızıldıyanların sözleridir.çünkü onlar için yanlış veya doğru önemli değil önemli olan sürünün varlığı.birbirlerine saygı duyarlar ama sürü çerçevesinde.düşünceleriniz saygı görüyorsa biliniz ki sürü sizi benimsemiştir.eğer saygı görmüyorsa bilin ki sürü sizi tehtit olarak saymıştır.insanın tek saygı göstermesi gereken varlık yine kendisidir.kendine saygın gerçek düşünceyi ortaya çıkarır sürü için olanı değil.
''Bir gün gelecek, damarlarımızdaki ışık, gözlerimizdeki fer sönecek. Ancak geride bıraktığımız yıldızlar bizim ışığımızı birbirlerine birer aynaymışçasına yansıtmaya devam edecek. Önemli olan damarların temelindeki kalbi doğru bilgilerle ateşe vermek..''
ölümsüzlük isteği.insanları firavunlaştıran şey ölümsüzlük isteği mi?firavuna tapanların piramitleri yaptırabilen güçte mi ölümsüzlük isteği?insan bitkiler yetiştirir ve bu bitkilerden beslenme ihtiyacını giderir.peki ölümsüzlük isteğiyle insan hangi ihtiyacını giderir.yanıtı çok açık:güç.güç ister çünkü güç güvenliğini sağlar.güç ister çünkü güç üremeni sağlar.güç ister çünkü güç kendinle baş etmeyi sağlar.güç ister çünkü köle olmak ister, gücün kölesi.efendi olmak ister çünkü efendilik gücün devamlılığını sağlar.peki gücü kim ister tabikide ac olduğu için miyavlayan kedi.yani gücü olmayan güç ister kendi yetersizliğini saklamak için.geriye çekilip izlemek istediğimiz yıldızlar (yazarın deyimiyle yanlış düşüncelere sahip olup kendi tarafından aydınlatılan kalbinde doğru ateş yakılmış kişiler) yaratmamızın altındaki tek sebep güçlü olma isteğimizdir.insanların iç dinamiğini oluşturan şey aslında güçtür.
not:ibrahim bu yazıyı maksat sayfanda bi yorum bulunsun diye yazdım:)) amacım seni yargılamak değildi.muhattabım sen değil düşüncelerindi.-baran-
Bahadır yorumun için çok teşekkür ederim kardeşim. Sağol.
YanıtlaSilBaran görüyorum ki her sözüme özünü katarak yorum yapmışsın. :) Benim isteğim ne bir deniz yıldınızının efendisi olmak ne de sonsuz yaşamak için gerekli güce sahip olmak. "gerçeği anlatma biçimi sadece." demiştim. Bu yaptıklarım benzetme. Daha açıklayıcı olsun diye şöyle söyleyeyim: Çokça okunan bir kitap yazarını düşün. O yazar için ölümsüzlük kavramı oluşmuştur artık. Yani o kitabı okuyanlar senin dediğin deniz yıldızı misali yazarın köleleri değildir. Kaynaksız ışık olmaz değil mi? Ama ışık yeterince hızlı bir şekilde bir maddeden birinden öbürüne yansırsa ışık döngü içinde yok olmaz. İşte burdaki yazar ışık kaynağı, kitabı okuyanlar da ışığı birbirlerine yansıtan elemanlardır.Yani dikkat ettiysen yazarın pek de "mükemmel güç" kavramıyla hareket ettiği söylenemez. :)
not: Değerli yorumun için sağol baran. -ibrahim- :)